Aradiginiz Her sey







   
  MUSTYFUN-www.mustyfun.tr.gg
  Biraz da Gülelim
 
ALIŞKANLIK Doktor, hastasını uyarmış: "Bakın, sonra söylemedi idi demeyin, bu uyku haplarına devam edecek olursanız, sizde alışkanlık yaratır." Hasta bilgiç bilgiç gülümsemiş: "Sen ne diyorsun Doktor Bey! Ben bu hapları evelallah yirmi yıldır alırım, hiçbir alışkanlık yaptığını görmedim daha!" ------------------------------------------------------------------------------------- TAŞIMA FARKI Bir zamanlar, okulun birinde öğretmenin biri çocukların zekalarını ölçmek için bir soru sormuş: "Söyleyin bakalım! Elli kilo samanı taşımak için ne gereklidir?" Öğrencilerden biri şu karşılığı vermiş: "Bu saman bir kişiye aitse küçük bir at arabası, ama devlet malıysa büyük bir kamyon!..." -------------------------------------------------------------------------------------- KAZA İLE FELAKET Alayı ve eğlenceyi seven öğrencilerden biri öğretmenine kaza ile felaket arasındaki anlam farkını sormuş. Çocuğun ne amaçla soru sorduğunu anlamakta gecikmeyen öğretmen şu karşılığı vermiş: "Onu bilmeyecek ne var! Mesala sen şimdi havuza düşecek olsan, işte buna kaza derler... Ama birisi yetişip seni bu havuzdan kurtaracak olursa, işte o zaman felaket olur." ------------------------------------------------------------------------------------------------ İYİ BİR TANIM Öğretmen sordu: "Aferin, caddenin ne olduğunu çok iyi anlattın... Şimdi de Çıkmaz'ın ne olduğunu söyle bakalım...." Çocuk cevap verdi: "Çıkmaz, memur ailelerinin her aybaşı içine düştüğü durumdur!" ------------------------------------------------------------------------------------------------- IRSİ Doktor, uzun bir muayeneden sonra: "Hastalığınız galiba ırsi, dedi" Hasta acı acı güldü: "İmkanı yok..." "Neden?" "Çünkü babam oburluktan öldü, ben ise açlıktan ölüyorum." ------------------------------------------------------------------------------------- TAVSİYE Doktor hastasına: "Heyecan yok, dedi. Sizi heyecanlandıracak her şeyi bırakacaksınız. İçki yasak, sigara yasak,..." Hasta atıldı: "Rica ederim doktor devam etmeyin, heyecanlanıyorum..." ---------------------------------------------------------------------------------------- YAŞAMAK Adam heyecanla anlatıyordu: "Bir de ne göreyim, karşımda kocaman bir arslan durmuyor mu? Geri döneyim dedim, bir arslanda arkamda belirivermez mi? Bir yanım uçurum, bir yanım sarp kaya..." Dinleyenlerden biri merakla sordu: "İyi ama nasıl oluyor da hala yaşıyorsunuz?" Adam ihmalkar bir ifadeyle cevap verdi: "Hadi canım, bu da yaşamak mı?" ---------------------------------------------------------------------------------------------------- EN İYİ DOKTOR Aynı sokakta üç doktor vardı. Bunlardan biri günün birinde tabelasını değiştirdi ve yeni bir tasela koydu: "Memleketin en iyi doktoru" Diğer doktor durur mu, o da birkaç gün sonra tabelasına şöyle yazdırdı: "Dünyanın en iyi doktoru" Birkaç gün sonra sokaktan geçenler, üçüncü doktorun levhasını gördüler: "BU SOKAĞIN EN İYİ DOKTORU" --------------------------------------------------------------------------------------------- EŞEK KAFASI Köylünün biri yeni geldiği şehirde mağazaların vitrinini seyrediyormuş. Mağazalardan birinin kapısında duran tezgahtar: Ne bakıyorsun ağa? diye köylüyle alay etmiş. Köylü de: Hiç demiş, bu dükkanda ne alınır, ne satılır, ona bakıyorum. Tezgahtar: Burda eşek kafası satılır demiş. Ooo, maşallah, işleriniz yolunda öyleyse "Nereden anladın?" deyince tezgahtar köylü cevabı yapıştırmış: Baksana, sattığınız mallardan bir sende kalmış. --------------------------------------------------------------------------------------------- EŞEK 1 Bir gün Kamil Paşa yapılan bir şikayet üzerine Şair Eşrefi vilayet makamına davet etmişti. Davete icabet eden Eşref, vilayete geldiği zaman kendisine valinin encümende olduğunu ve biraz beklemesi icap ettiğini söylediler. Valiyi bekleyen şair, bir ara konuşulanları dinlemeğe çalıştı. O esnada valinin münakaşa edilen bir mesele hakkında: ”O kadar incelemeyin millet eşektir anlamaz” dediğini duydu. Bu sözlerden fena halde üzülen şair, hemen cebinden çıkardığı bir kağıda şu kıtayı yazdı ve odacıya valiye verilmek üzere bıraktı. Sonra da çıkıp gitti. Ehli mansıptan birisi millete eşşek dese Reddolunmaz sözü amma eşşoğlu can sıkar Millete eşşek diyen eşşek herif bilmez mi ki Sadrazamlar da valiler de milletten çıkar. --------------------------------------------------------------------------------------------- EŞEK 2 Bir partili aday, dağ yolundan giderken gayet dar ve bir tarafı uçurum bir yere geldiğinde kendisine kılavuzluk eden köylü der ki: - Aman dikkatli yürüyünüz efendi, zira burada çok eşekler uçuruma yuvarlandı!.. --------------------------------------------------------------------------------------------- EŞEK 3 Kayseri’nin bir köyünde imece yöntemiyle yol yapılıyor. Bunun için de eşekten yararlanılıyor. Eşek hangi yolu izlerse, orası genişletilip araba yoluna dönüştürülüyor.... Köye gelmiş olan Amerikalı Barış Gönüllüsü ne olup bittiğini kavrayamadığı için sorar: - Ne yapıyorsunuz böyle? - Yol yapıyoruz. Bu eşek ne için? - O, yolun mühendisi. Yola uygun seçeneği o gösterir. Bunu duyan Barış Gönüllüsü katıla katıla güler ve sorar: - Ya eşek bulamasaydınız? - İşte o zaman Amerika’dan mühendis getirirdik! --------------------------------------------------------------------------------------------- KÖR PİLOT Yolcular uçağa doğru yürüyorlar... Bir bakıyorlar ki, kaptan pilot da geliyor. Bir elinde bir köpek tasması, öbür elinde bir beyaz baston. Gözünde kara gözlükler... - "Herhalde bir şaka olmalı" demişler, günlerden 1 Nisan olmadığı halde uçağa doluşmuşlar. Hostesler anonslarını yapmışlar. Kemerler bağlanmış. Uçak pistte yavaş yavaş hızlanmaya başlamış... Hızlanmış, hızlanmış... Pistin sonu görünmüş .. Kaptanda bir hareket yok... Uçak son hızını ulaşmış. Yolcular dehşet içinde bir hosteslere, bir kaptana, bir de neredeyse bitti bitecek piste bakıyorlar. Kaptanda hala hareket yoka. Koro halinde bir çığlık yükselmiş, pistin tam bitim noktasında... Kaptan pilot levyeye asılmış... Uçak yükselmeye başlamış... Kaptan pilot derin bir nefes almış... Arkasına yaslanmış ve yardımcı pilota seslenmiş: - "Biliyor musun, bir gün kimse çığlık atmayacak ve hep birlikte öleceğiz!.." --------------------------------------------------------------------------------------------- KARISI ARIYORMUŞ - Komiser bey, ne olur beni tutuklayın. - Niçin? - Karıma tam altı el ateş ettim. - Öldü mü? - Hayır! Hiçbirini isabet ettiremedim. - Öyle ise neden tutuklanmayı istiyorsun? - Şimdi karım beni arıyor da... --------------------------------------------------------------------------------------------- NE MÜNASEBET Trafik polisi, büyük bir hızla giden otomobili durdurdu. Keskin bir fren sesi çıkararak zor duran şoför sordu: - Çok mu hızlı gidiyordum? - “Ne münasebet” dedi, “Tam tersi alçaktan uçuyordunuz!...” ---------------------------------------------------------------------------------------------YELPAZE Bir İskoçyalı büyük bir fedakarlık yapmış, annesinden kalan eski bir yelpazeyi nişanlısına hediye etmişti. Ertesi gün de nişanlısını ziyarete gitti. Fakat içeri girince, bir de ne görsün? Genç kız yelpazeyi açmış, yelpazelenmiyor mu? - “Sevgilim!”.. diye feryadı bastı İskoçyalı, “Çıldırdın mı sen? Ne yapıyorsun? Yelpaze ile yelpazelenirsen eskiteceğini hiç düşünmedin mi, o kıymetli şeyi?” - Peki, nasıl kullanacağım bunu? Bari Kullanma şeklini de öğretin. - Bizim gibi. Yelpazeyi açıp yüzünün önünde tutacaksın. Sonra yüzünü yavaş yavaş bir sağdan sola, bir soldan sağa sallamaya başlayacaksın. --------------------------------------------------------------------------------------------- ELEKTRİK SÜPÜRGESİ Elektrik süpürgelerini imal eden bir firmanın satıcısı, malının meziyetlerini göstermek için bir eve adeta zorla girdikten sonra evin hanımına, “Elektrik süpürgelerimizin dünyada birinci olduğunu size ispat edeceğim.” dedi ve kadının ağzını açmasına fırsat vermeden bir torbanın içindeki yumurta kabuğu, taş, toprak ve toz gibi türlü döküntüyü salonun halısının üstüne boşalttı. “Süpürgem göz açıp kapayıncaya kadar bunların hepsini yutmazsa, hepsini yemek ahdim olsun!..” Kadın bunun üzerine mutfağa doğru yürüdü. Satıcı, - “Nereye gidiyorsunuz?” diye arkasından seslendi. - “Tuz, biber getirmeye gidiyorum. Zira evimizde elektrik yok.” ---------------------------------------------------------------------------------------------YUMURTA Annesi, yaramazlık dozunu fazlaca kaçıran küçük Cemali korkutuyordu: - Bak sana söylüyorum, böyle devam edersen, seni kümese kapatırım. - İstediğin kadar kapat. Ben Yumurtlamam ki!... --------------------------------------------------------------------------------------------- GERİ ZEKALI Okula yeni gelen öğretmen ilk dersinde öğrencilere ilginç bir çağrıda bulunmuş: - Kendini geri zekalı hisseden varsa ayağa kalksın... Sınıfta çıt yok. Nihayet biri kalkmış: - Sen kendini geri zekalı mı hissediyorsun? - Hayır, demiş çocuk, ama sizin tek başınıza ayakta kalmanıza gönlüm razı olmadı da... --------------------------------------------------------------------------------------------- KALBİN YERİ Kıdemli tıp öğrencisi, imtihan öncesi, profesörü yakalayıp: - “Hocam” dedi. “Bu defa da beni bırakırsanız, bıçağımı tam kalbinizin orta yerine saplayacağım.” Hoca güldü: - Yapamazsın. Çünkü sen daha kalbin yerini bile doğru dürüst bilmiyorsun. --------------------------------------------------------------------------------------------- YALAN MAKİNESİ Adamın biri heyecanla polis müdüriyetine girip, doğruca müdürün karşısına çıktı: - “Yalan söyleyenleri derhal tespit eden bir makine icat ettim” dedi. “Bu makineden ister misiniz?” Müdür düşünceli düşünceli başını salladı ve yalan makinesi yapan adama döndü: - “O da bir şey mi dostum? Ben öyle bir makineyle evliyim bile...” ---------------------------------------------------------------------------------------------BENZERLİK Bir süre bürosundan ayrılmak zorunda kalan müdür, gelince sekreterine sordu: - Beni arayan oldu mu bu arada? - Evet efendim, kimliğini gizleyen biri sizi sordu. - O aptal kardeşim olmalı! - Mümkündür efendim. Zira size çok benziyordu!... --------------------------------------------------------------------------------------------- ASPARAGAS Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basın her gün kendisiyle uğraşıyordu. Nihayet “Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti : - Pazar günü saat 10`da denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim. Pazar sabahı saat 10`da tüm basın mensupları toplandılar. Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı. Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı. Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu : - Bakan yüzme bilmiyor!... --------------------------------------------------------------------------------------------- ABARTININ BÖYLESİ Avustralya’yı ziyaret eden Amerikalı bir turist, bir Avustralyalıya sordu: - Nedir bunlar? - Öküz. - Peki ya şunlar? - Koyun. - Yaa vah vah. Oysa bizde öküzler bunlardan en az iki misli, koyunlar da üç misli olur... Amerikalı birden sustu. Karşıdaki kanguruyu işaret ederek sordu: - Kuzum bu hayvanın adı ne? Avustralyalı kayıtsız cevap verdi: - Ha o mu? Ne olacak canım Çekirge... --------------------------------------------------------------------------------------------- ÇİNLİ Doktor endişeyle başını kaşıyıp, hastasına döndü: - Anlayamadım... On beş gündür tedavi ediyorum, bir türlü sizin şu sarılığınızı iyi edemedim. Yüzünüz yine limon gibi. - Ah af edersiniz üstat... Ben size Çinli olduğumu söylemeyi unuttum galiba... --------------------------------------------------------------------------------------------- ÇARENİN BÖYLESİ - Yahu, insan dinamit fabrikasının yanı başında ev tutar mı kardeşim? - Ne yaparsın, doktor sigarayı kesin olarak bırakmamı söyledi. Başka türlü bırakamayacağım da. --------------------------------------------------------------------------------------------- YANDIK ÖYLEYSE Kamyon şoförü, jandarma karakolundan içeri dalarak endişeyle sordu: - Bu çevrede iri siyah köpekler var mı? - Yok! - Ya siyah inekler? - Yok! Siyah atlar? - O da yok! - “Eyvah, yandık öyleyse...” dedi şoför. “O halde ezdiğim köyün papazı olsa gerek!..” ---------------------------------------------------------------------------------------------ÖKSÜRÜK Temel öksürükten Dursun da kabızlıktan şikayetçidir. Beraber doktora giderler. Doktor Temele öksürük şurubu Dursuna da müshil verir. Bunlar ilaçları karıştırırlar. Bir hafta sonra doktor Temele: - Nasıl oldu? Hala öksürüyor musun? - Öksürmeye cesaret bile edemiyorum doktor bey. --------------------------------------------------------------------------------------------- SON ÇARE Gece yarısı doktoru acele, ama çok acele tarafından bir hastanın başına çağırmışlardı. Doktor hastayı iyice muayene etti. Dinledi. Sonra da şunları söyledi: - “Derhal telefon edip bütün yakınlarınızı uyandırın ve buraya çağırtın” dedi. Hastanın gözleri korkudan fal taşı gibi açıldı, ölüm korkusunun heyecanı ile sordu: - “Hayrola doktor... Durumum o kadar fena mı?” - “Yok canım, ne münasebet. Yalnız basit bir hazımsızlık için bu saatte yatağından kaldırılan tek şahıs ben olmak istemiyorum da.” ---------------------------------------------------------------------------------------------SPİKER - Hayrola nereden? - Be be ben mi? Rad rad radyodan geliyorum... - Ne vardı radyoda? - Spi spi spi spiker sı sı sı sınavı vardı da... - Eeee, ne oldu? - Bı bı bı bırak yahu? Kı kı kıravat tak tak takmadık diye almadılar

Banner Maker
Pazartesi - Çarşamba - 22:00 - 103.4 Radyo Arifan

 
  Bugün 29144 ziyaretçi (57504 klik) kişi burdaydı! Copyright By Darklord_TR&LE@_KRAL
 

Banner Maker
Pazartesi - Çarşamba - 22:00 - 103.4 Radyo Arifan

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol